Geçtiğimizde günlerde Netflix’in çok beğenilen dizilerinden ‘The Umbrella Academy’nin ikinci sezonu yayınlandı. İzleyenler bilir, birinci sezonda dizinin kahramanlarından birinin neden olduğu meteor çarpması ile insanlığın yok olmasını önlemeye çalışıyorlardı. Yeni sezonda da yine Akademi üyelerinden birinin (diziye izlemeyenler için ismini vermiyorum) sebep olduğu nükleer savaş’ın insanlığın sonunun getirmemesi için ellerinden geleni yapıyorlar.
İnsanlığın sonunu getirebilecek tehlikeler hakkında araştırma yaparsanız pek çok yayın, kitap ve uluslararası örgütlerin yayınladığı raporlar ile karşılaşabilirsiniz. Küresel Katastrofik Risk Endeksi (Global Catastrophic Risk Index) denilen bu riskleri sınıflayan ve derecelendiren değişik indeksler mevcut.
Bende bu risklerden önemli gördüklerim hakkında bazı bilgiler paylaşmak istiyorum. İnsanlığı yok edebilecek bir risk düşünülünce akla ilk gelenlerden biri Dünya’ya bir gök taşının çarpmasıdır. Bu ihtimale yakından baktığımızda her yüz bin yılda bir Dünya’ya bir kilometre çapında göktaşı çarptığını görüyoruz. Bu büyük bir çarpışma yaratabilir fakat tüm insanlığı yok edecek güçte değildir. 65 milyon yıl önce dinozorların sonunu getirdiği düşünülen Yucatan bölgesine çarpan göktaşı on kilometre çapından daha büyüktü. Bu büyüklükte bir gök taşının Dünya’ya çarpmasının her 50 milyon yılda bir olduğu hesaplandı. Yüzyıl başına beş yüz binde bir gibi oran söz konusu. Uykularımız kaçıracak türden bir risk değil.


İnsanlığın sonun getirebilecek diğer doğa kaynaklı riskler içinde süper yanardağ patlaması ve sonrasında ortaya çıkartacak büyük miktarda kül ile iklimin ciddi oranda soğumasına ve bitkilerin ölmesine sebep olması, yakınımızdaki bir yıldızın Süpernova’ya dönüşmesi ya da daha uzağımızdaki bir yıldızda meydana gelen patlama sonucu bize doğru gama ışınları göndermesi vardır. Bu risklerin var olmasına rağmen iki yüz bin yıllık insanlık tarihinde ortaya çıkmamıştır.

İnsanların sebep olabileceği felaketlere bakacak olursak ilk akla gelen nükleer bir savaştır. İnsanlar nükleer gücün silah olarak kullanabileceğini keşfettiği son 80 yıldan beri- bu risk soğuk savaş yıllarındaki kadar olmasa da- günümüzde de devam etmektedir. 2014 yılında yapılan bir çalışmada bölgesel bir savaşta kullanılabilecek 100 küçük savaş başlığı olan nükleer silah ile atmosfere ciddi oranda siyah karbon salınmasına neden olunarak küresel bir kıtlık ortaya çıkartılabileceği gösterildi. Günümüzde Dünya’da aktif 9000 nükleer savaş başlığı mevcuttur. Bunun yanında 6000 nükleer savaş başlığı da sökülmeyi beklemektedir. Bu sayı 1980’lerde ulaşılan 65 bin aktif nükleer savaş başlığına göre oldukça az olsa da insan varlığını yok etmek için yeterlidir.
İnsanlık Japonya’da yaşanan trajedinin dışında birkaç defa ciddi nükleer savaşın kıyısından şans eseri dönmüş durumda. 23 Eylül 1983 yılında Yarbay Stanislav Petrov füze erken uyarı sisteminde ki nöbeti sırasında bilgisayarda bir uyarı ışığı yandı. Bu uyarı kıtalar arası nükleer bir füzenin Rusya’ya doğru ateşlendiğini gösteriyordu. Kısa bir süre sonra dört tane daha uyarı belirdi ekranda. Protokoller gereği Petrov’un anında bu durumu üstlerine bildirmesi gerekiyordu fakat Petrov sadece beş adet füzenin ateşlenmesini, Amerika’nın böyle bir durumda tüm gücü ile saldıracağını düşündüğü için imkansız buldu ve üstlerine bildirmedi. Daha sonra yapılan araştırmalarda uyduların bulutların
arkasında parlayan güneş ışığını roket olarak algıladığı tespit edildi. Wikipedia'ya göre bu tarz 13 karar mevcut.


Soğuk Savaş sonrası Nükleer savaş için esas tehlikeli döneme geçildiği düşünülüyor ve günümüzde insanlığın yok olmasına neden olabilecek bir nükleer savaşın %5’den daha az bir risk olduğu kabul edilmektedir.
İnsanlık için ciddi risk yaratan bir diğer durumda iklim değişikliği. Teknolojideki ilerlemeler ve kimyasal kullanımının giderek artmasının bir sonucu olarak ortaya çıkan sera gazlarının neden olduğu bu durumun insanlık için çok ciddi olumsuz sonuçları olsa da insan neslini ortadan kaldırabilecek bir tehlike olmaktan uzaktır.
İnsanlık için günümüzde en ciddi iki riskten biri biyoteknolojidir. Biyoteknolojide yaşanan gelişmeler sonrasında canlıların genetik kodlarıyla oynayabilmek her geçen gün daha kolay ve ucuz olmakta. Özellikle CRISPR teknolojisinin hızla gelişmesi sonucunda insanlar evlerinde bile genetik laboratuvarlar kurmaya başladılar. Örneğin şu ana Amazon’da 169 dolar vererek bakteriyel gen düzenleme seti sipariş edebilirsiniz. Biraz hayal gücü ve youtube desteğiyle çok çeşitli denemeler yapabilmenizin önünde hiçbir engel yok.


Pandemi yaşadığımız bu günlerde komplo teorilerinin en önemli gündem maddesi olan genetiği oynanmış virüsler insanlığı tehdit edebilecek salgın oluşturabilme potansiyelindedir. Tedaviye direnç ve aşı geliştirilmesini engellemek için sık mutasyon oluşturabilecek ölümcül bir virüs salgınına Dünya’nın ne kadar hazırlıksız olduğu net bir şekilde gördük. Bu teknolojilerin kullanımının kontrollü olması ve ortaya çıkabilecek sonuçlara karşı hazırlıklı olmak için gereken önlemlerin alınması insanlık için çok önemli.
Günümüzde insanlığın sonunu getirebilecek en büyük risk pek çok uzmana göre Yapay Zeka. Bu konu hakkındaki görüşlerimi önümüzdeki hafta yazacağım yazıda paylaşacağım.