Dördüncü Endüstri Devrimi’ni yaşadığımız bugünlerde artık bilim ve teknolojik gelişme hızını anlatabilmek için doğrusal büyüme yerine eksponansiyel yani üstel büyüme terimini kullanmaktayız. Endüstri devriminin ve bu gelişme hızını yakalayışımız nedenlerine kısaca bakacak olursak belki de ilk sırada Sir Francis Bacon’ın 1620 yılında yayınladığı Novum Organum (Yeni Yöntem) adlı eserin bilimsel yöntemin geliştirilmesindeki etkisini görmekteyiz. Bacon, doğanın dolaysız incelenmesinin, dikkatli gözlemler ve verilerin kaydedilmesiyle birlikte önemini belirtti. Tam olarak günümüzdeki bilimsel yöntem anlayışına uymasa da, Bacon’ın eserinin önemi, gözlem yoluyla bilgi edinimini sistematik hale getirmenin bir yöntemini önermiş olmasından kaynaklanıyordu. Bu Dünya’yı değiştiren bir fikirdi. O zamana kadar, tekerlek gerçek ve mecaz anlamıyla tekrar tekrar icat edildikçe, ilerleme gelişigüzel meydana geliyordu. Bilimsel yöntem sayesinde, bir kişinin topladığı veri ve sonuçlar daha sonra başkaları tarafından bilgiyi daha da geliştirecek şekilde kullanılabildi. Bu durum bilimsel bilgimize katlamalı bir büyüme sağladı. Teknoloji başkalarının yaptığı işler üzerine kademe kademe iyileştirmeler yaparak ilerledi. Isaac Newton’ın ünlü sözü ‘Devlerin omuzlarında durarak ileriyi görmek’ te tanımladığı işte bu süreçtir.
Teknolojik ilerlememizin arkasında bilimsel yöntemin yanında bilgi dağıtımının düşük maliyetli yapılması, okuryazarlığın yaygınlaştırılması, hukukun üstünlüğü, adil vergilendirme, bireysel özgürlük ve risk almayı teşvik eden bir kültüründe etkisi olmuştur.
Bilimsel yöntemin teknolojik gelişmeyi bu kadar güçlendirmesi her tür teknolojinin doğasında olan gizemli bir özelliği ortaya çıkardı: Teknoloji sabit dönemlerde yeteneklerini istikrarlı olarak iki katına çıkarıyordu.
Teknolojinin bu temel ve gizemli özelliğini keşfetmemiz, elli yıl önce, Intel’in kurucularından biri olan Gordon Moore’un ilginç bir şey farketmesiyle başladı: Entegre bir devrede, transistörlerin sayısı yaklaşık iki yılda bir iki katına çıkıyordu. Bu fenomenin bir süredir devam ettiğini fark eden Moore trendin bir on yıl daha devam edebileceği tahmininde bulundu. Bu gözlem bilgisayar teknolojilerindeki en önemli yasalardan biri olan Moore yasası olarak kabul edildi. Entegre bir devrede transistörlerin sayısını iki katına çıkarmak bilgisayarın gücünü iki katına çıkarır.
Moore’un bunun devam edeceği yönündeki tahmininin üzerinden on yıldan fazla zaman geçmesine rağmen Moore yasası günümüzde hala geçerliliğini koruyor. Günümüzde, kuantum bilgisayarlardan tek atomlu transistörlere ve tamamen yeni malzemelere kadar yasanın işlemeye devam edeceğini gösteren her tür aday vardır.


Teknolojinin iki katına çıkması, insanın tahmin edebileceğinden daha büyüktür çünkü günlük hayatımızda hiçbir şey bu şekilde ilerlemez. Sürekli iki katına çıkan bir şeyin ne kadar çabuk büyüyeceğini anlamak için satrancın icadının öyküsüne bakabiliriz. Yaklaşık 1000 yıl önce Hindistan’da yaşayan bir matematikçi buluşunu hükümdara getirir ve oyunun nasıl oynandığını gösterir. Oyunu çok beğenen hükümdar matematikçiye ödül olarak ne istediğini sorar. Matematikçi mütevazı bir adam olduğunu ve ihtiyaçlarının çok az olduğunu söyler. Satranç tahtasının ilk karesine tek bir pirinç tanesi konmasını ister. Sonra ikinciye iki, üçüncüye dört olmak üzere pirinç tanesinin her karede ikiye katlanmasını ister. Tek istediği 64. karede birikecek pirinç miktarıdır. Aslında bu miktar tüm insanlık tarihinde ekilip biçilmiş olan pirinç miktarından fazla eder. Hükümdar bunu anladığında matematikçiyi idam ettirmiş.

Günümüzde bilgisayar sayesinde, satranç tahtasının altmışıncı ya da altmış birinci karesinde, metaforik olarak iki katın oldukça büyük bir şey olduğu durumdayız. Kuşkusuz masamızdaki bilgisayarı yapmak binlerce yılımızı aldı ancak sadece iki yıl içerisinde iki kat daha güçlü bir bilgisayar yapmış olacağız.
Bilimsel yöntem ile Moore yasasının birleşimi, günlük yaşamımızın ayrılmaz bir parçası olan yeni teknoloji patlamasına yol açmıştır. Bu bize robotları, gen düzenleme teknolojisi CRISPR’ı, uzay yolculuğunu, atom gücünü ve diğer yüzlerce teknolojik gelişmeyi verdi.
Teknoloji sürekli gelişmesinin yanında aynı zamanda ucuzlamaktadır. Bu fenomeni anlamanın bir yolu, bir gigaflop, yani saniyede bir milyar kayan nokta işlemi yapabilen bir bilgisayarın maliyetini incelemektir. 1961’de böyle bir bilgisayar’a yakın bir bilgisayar için ABD’nin iki yıllık GSMH’si ile yapabilirdiniz. 1984’te fiyatlar biraz düştü. Özel bir jet fiyatına alınabilir oldu. 1997 yılında iyi bir alman spor otomobil fiyatına düştü. 2013 yılı itibariyle gigaflop başına sadece 25 sente Playstation 4 alınabilir oldu. Yakında gigaflop başına maliyet 1 sent’in altına düşecek.
Eksponansiyel büyüme içinde olan teknolojiler birer birer sağlık sektöründe de görülmeye başlandı. Örneğin DNA testleri ve telesağlık uygulamalarının gelişimine baktığımızda eksponansiyel bir gelişme trendi ve maliyetlerine baktığımızda da aynı şekilde azalma trendine sahip olduğu görülmektedir.
Sağlık sektörünün geleceğini şekillendirme ve eksponansiyel büyüme potansiyelinde olan 8 başlıca teknoloji olduğu düşünülmektedir. Bu teknolojilerden kısaca bahsedecek olursak;
IOMT cihazları; taşınabilir, giyilebilir yutulabilir ve/veya implante edilebilir cihazlar ile bireylerin ve hastaların oluşturduğu veriler anlık takip edilerek önleyici tedavi ve girişimler yapabiliriz.
Electroceuticals; Küçük implante edilebilir cihazlarla sinir sistemindeki elektriksel impulslar ile bazı hastalıkların tedavisi mümkün olabilir.
Kişiselleştirilmiş ve Hedefe Yönelik Tıp; Hastanın kendi hücreleri ya da hedefe yönelik genetik materyallerin kullanıldığı yenilikçi ilaç tedavilerini kapsar. Bu tarz tedavilerin günümüzde kullanılan ilaç tedavilerinden daha başarılı olacağı düşünülmektedir. Robot Yardımlı Tedaviler; Yeni nesil robotlar minimal invazif yaklaşımlarda yardımcı olabilir ve cerrahi işlemlerin fiziksel yüklerini azaltabilirler. Ayrıca robotlar hastane otomasyon süreçlerin hızlandırmakta kullanılabilirler. 3 Boyutlu Yazıcılar; Bu teknoloji ile biyolojik ve endüstriyel malzemelerin özelleştirilmiş üç boyutlu modelleri üretilebilir. Organ nakillerinde, kişiselleştirilmiş protezlerde ve kişiselleştirilmiş hassas ilaç dozları hazırlayabiliriz. in alan sadece ‘10’ hasta olmasıydı. Çok sayıda çalışma yapılmaya devam ederken medyatik söylemler ve kendini haklı çıkmaya yönelik ifadeler de devam ediyor.
Büyük Veri ve Analizi; Sağlık sektöründe her geçen gün artan veri üretimi (her yıl %48 artış oluyor) ile verilerin daha kaliteli ve klinik kullanıma uygun sonuçlara ulaşabilecek sonuçlar elde edilebileceğiz. Yapay Zeka; Elde ettiğimiz veriler ile eğitilecek yapay zeka uygulamaları sayesinde teşhis, önleyici girişimler ve akıllı tedavilerin geliştirilmesinde kullanılabilir. Blockchain; Merkezi olmayan bu teknoloji sayesinde veri güvenliği ön planda olan demokratize veri ulaşımını sağlayabiliriz.
Biz de bu ülke ve sağlık sektörü olarak büyüme potansiyeli yüksek bu yenilikçi alanlar üzerinde çalışmalı ve bu tarz projeleri desteklemeliyiz.