Covid-19 sürecinde akademik dünyada tekrar tartışma konusu dergi-editör-hakem süreçleri oldu. Yayınlanan, yayınlanmayan ve yayınlanmadan paylaşılan yazılar gündemden düşmedi. Pandemi öncesinde hakeme bile gönderilmeyecek yazılar yüksek etki değerine sahip dergilerde erken basım sürecine girerek ‘’literatüre katkı’’ olarak hızla yerini aldı. Peki neden tanı ve tedaviye yön verecek bu hassas konuda ‘’güven aralığı %95’’ üzerinde olacak bir sistem oturtulamadı.
Literatürü yoğun olarak takip eden ve aktif olarak makale yazan bir klinisyen olarak mail gelen kutusunda en alışık olduğum mailler ret içeren dergi cevapları.


Çalışmaların en iyi dergilerden rağbet görmesi ve basılabilmesi için öncelikli şartlardan biri çalışmanın tabi ki kalitesi ve sunuş şekli. Peki sizce bu yapıya sahip tüm çalışmalar hak ettiği dergilerde basılabiliyor mu? Veya tam tersi düşünülürse yüksek etki değerlerine sahip dergilerdeki tüm yazılar yüksek kalite ve sunuş şekline mi sahip? Sorunun cevabı hepimizin aklından geçse de bilimsel olarak böyle bir düşünme şeklinin bizi ileriye götürmeyeceği de aşikar. Dergilerin öncelikli amacı mevcut seviyesini korumak ve mümkün olduğunca Q1 dergi seviyesine çıkmak, bunun için ne mi gerekli? Tabi ki okunmak ve okunmanın karşılığı olarak da çok sayıda atıf almak. Covid-19 zamanında ne yazık ki şahit olduğumuz süreç bilimsel dünyada hala standart yaklaşımın sağlanamadığını ve dergilerin yayın kurullarının ihtiraslarını gözler önüne serdi. Gözlemsel retrospektif çalışmaları hakeme dahi göndermeyen dergilerde Covid-19 konusunda yayının gönderilme ve basılma tarihleri görüldüğünde okurların şaşıp kalması gerekmekte.


Dünyanın Covid-19 ilk dalgasına olan ‘suboptimal’ tepkisi gibi dergiler de covid-19 içerikli yayınlara uygun tepki veremedi. Randomize çalışma sayısı özellikle aşı çalışmaları konusunda artmakla beraber sonuçların nasıl ve ne şekilde bildirileceği de merak konusu. Etkinliği tüm dünyaca kabul görmüş dergilerden yazıların çekilmesi güvenirliği şiddetli bir biçimde zedeledi.


Pandemi ortaya çıktıktan 6-7 ay sonrasında bile hali hazırda maske takıp takmamayı tartışabilmemizde ve maske takmanın CO2 retansiyonuna yol açabildiğini düşünmemizde bu yanıltıcı ve yanlış işleyen sistemi de biraz suçlamak gerektiğini düşünmekteyim. Covid-19 sürecinde sağlık sisteminin de işleyişi üzerine pek çok tartışma daha çıkacağa benziyor. Ülkeler ve firmalar arasında bir yarışa dönen aşı bulma süreci bilimsel dünyanın sınanacağı önemli bir sınav olacak.